3 Şubat 2014 Pazartesi

Taksim Gezi Parkı Direnişi – Ya Sosyal Medya Olmasaydı



            




2013 mayısıydı...
ayın 30. günü perşembe sabah saat 5 sularında başladı aslında herşey…


uzun uzun anlatmaya gerek var mı bilmiyorum ama gezi parkının yıkılmasına karşı çıkan, tek eylemleri parkta çadırlarında yatmak , bu durumu protesto etmek ve engellemeye çalışmak olan bir grup protestocu, çadırları ateşe verilerek parktan çıkarıldı o sabah,  hemde ne çıkarılmak.


bu olaydan sonra protestocu grup kamuoyunun tepkisiyle birlikte hatırı sayılır bir kalabalığa dönüştü, ancak artan tek şey protestocu gruptaki kişi sayısı değildi, karşı tavırda aynı oranda artmıştı. karar verdik yapıcaz, geri adım atmak yok, marjinal gruplara boyun eğmeyiz, birkaç çapulcu, şeklindeki insanları kızdıran açıklamalar  ve polisin sert müdahalesi tansiyonunun  yükselmesi ve olayın geniş  halk kesimlerine yayılması için fitili ateşlemeye yetmişti.


kısa sürede taksim gezi parkı sosyal medyadan yapılan çağrılara kayıtsız kalmayan gençler tarafından ‘’ fethedildi ‘’, öte yandan taksim meydanı birtakım gruplar tarafından araç trafiğine kapatıldı, taksime çıkan yollar barikatlarla kesildi.  savaş alanlarını andıran görüntüler hafızalara kaydedildi
 ( olayın şiddete ve popüler söylemiyle vandalizme varan boyutunu  tasvip etmek mümkün değil tabiiki ).





                                     




yukarıdaki zaman diliminde geçen bölümü maalesef gazete ve televizyonlardan takip etme şansımız olmadı, gelişmeleri bu olaylar için açılan internet sitelerinden, twitter ve facebooktan, youtube a  yüklenen videolardan, internet aracılığıyla yapılan canlı televizyon ve radyo yayınlardan takip edebildik, ancak olaylar bu boyutlara vardıktan sonra başta dünya medyası olmak üzere, türk medyasıda  yaşanan gelişmeleri seyircilerine aktarmaya başladı.







 önce türk ünlülerden  sonrasında dünyaca ünlü kişilerden protestolara destek geldi.
bu olay için ünlü şarkıcılar beste yaptı, çeşitli amatör gruplar tarafından birçok şarkı gezi olaylarına uyarlandı, taraftar grupları marşlar hazırladı. herkes farklı boyutlarda ve farklı amaçlarla da olsa bu harekete bir şekilde destek veriyordu. olay  artık gezi parkı protestosundan çıkıp geniş çaplı toplumsal gösterilere dönüşmüştü.




gezi parkı belgeseli bölüm 1




Boğaziçi Korosu Çapulcu Musun Vay Vay






Nazan Öncel Güya



Fenerbahçe taraftarı Ali İsmail Korkmaz Marşı




Kardeş Türküler Tencere Tava




New York'lu Çapulcular Şimdi İstanbul'da Olmak Vardı Anasını Satayım




                                                                    Duman Eyvallah













sonrası malum, gösteriler giderek arttı, ''heryer taksim heryer direniş'' sloganıyla önce istanbulun çeşitli semtlerine, sonrada türkiyenin başka şehirlerine yayıldı.

ve en önemlisi insanlar hayatlarını kaybetti bu olaylar sırasında,  telafisi asla mümkün olmayan, belkide tek şeydi bu,  rahmetle anıyoruz hepsini.











 

________________________________________________
şimdi gelelim asıl konumuza ya sosyal medya olmasaydı, ya da bu kadar etkin kullanılmasaydı ne olurdu ?

gençler için özel bi araç değildi internet, günlük yaşamlarının sıradan bir parçasıydı. yedikleri yemekleri yazarlardı mesela,  gezdikleri yerleri, girdikleri sınavları, seyrettikleri programları, sevgililerini, eleştirilerini, kavgalarını, arkadaşlarını, aşklarını…
bazen bir ileti, bazen bir fotoğraf, bazense bir videoydu bunu paylaşmanın yolu.
işte yine bu sıradanlıkla başladı aslında herşey, önce tweetler atıldı, facebookta iletiler ve  fotoğraflar paylaşıldı, bencede park yıkılmasın, avm gereksiz, yapılmasın,  düzeyinde.

tansiyonun yükselmesiyle  birlikte paylaşımların sayısıda içerikleride değişti tabi, önce gezi parkı projesine muhalif sesler yükseldi, sonrasında protestoculara karşı sergilenen polisin tavrına.  ve  sonunda şurda şuan şu oluyo ya da  burada bişey yok, ortalık sakin şeklinde bilgi vermeye ya da kitleleri koordine etmeye vardı iş. gündem bir anda gezi parkına  dönüşüverdi gençler arasında.



gelişmeler #direngeziparkı ve #occupygezi  etiketleriyle twitterda paylaşılırken, çekilen anlık görüntüler youtubeda video olarak paylaşıldı. medyanın sessiz kalmasına inat kendi internet  medyasını kurdu gençler, kendi televizyonlarını, kendi gazetelerini , kendi radyolarını.
düşünsenize 24 saat her noktadan yayın yapan, her ayrıntıyı kaydedip aktarabilen bi mekanizma vardı artık,  hangi medya organı bu kadar çalışana sahip olabilirdi, üstelik o gençlerin hepside gönüllüydü, zaten iş olarak görmüyorlardı bunu, yaşadıklarını paylaşıyorlardı, hayatlarını.






                                                                                                                    




                                                                                           





evet şimdi dönelim en başa
Taksim Gezi Parkı Direnişi – Ya Sosyal Medya Olmasaydı

o ilk gün yapılan müdahale nasıl duyurulur,  sonrasındaki gelişmeler kamuoyuyla nasıl paylaşılırdı ? ,
insanlar nasıl bu kadar kolay tepkilerini açıklayabilir, kitleler nasıl ortak hareket etmeye davet edilebilirdi ve  sonuç olarak bu hareket ne kadar destekçi sa
ğlayabilirdi ?











13 Ocak 2014 Pazartesi

Shameless - Sıradışı Bir Hikaye




bizi kendine çeken  hikayeler, vardır ya hani,

işte bizi anlatıyor, aynı ben deriz, shameless onlardan biri değil,  bizimle yaptıklarımızla uzaktan  yakından alakası yok,  beklide o yüzden seviyoruz, yapmak isteyipte yapamadıklarımızı onda bulduğumuz için, kim bilir.






dizi hakkında bişiler söylemek gerekirse, ansiklopedik bilgi verecek değilim ama  Shameless bir Amerikan televizyon dizi, 9 ocak 2011 den beri yayında olan dizinin Ocak 2014 itibariyle yayınlanmış  4 sezonda 38 bölümü bulunmakta.


dizide Chicago’nun varoşlarında yaşayan Gallagher ailesi konu ediliyor,  alt tabakaya ait sıradışı bir ailenin komik dramı diye özetlenebilir. tamam belki dünyanın en acıklı hikayesi değil ama en komik anlatılmayı başarabilmiş  en acıklı hikayesi bence.





alkolik ve kelimenin tam anlamıyla utanmaz bir baba, Frank. ailesini ve çocuklarını terketmiş  adını bile hatırlamadığımız lezbiyen bir anne. bu ortamda yetişen ve hayatta kalmak için her şeyi yapmak zorunda kalan çocuklar:  Ian, Phillip , Fiona, Carl ve Debbie.








 























henüz izlemeyenler için iki uyarı:


1-)  dizinin adı  ‘’ utanmaz ‘’ tamam sadece utanmazlar  izlesin demiyorum  ama herşeye hazırlıklı olup geçin ekran başına +18 sahneler, alışılagelmişin dışında figürler bolca.

2-) bide sakın, iki dakika bi bakıyım merak ettim şimdi demeyin, başlarsınız bırakamazsınız, bolca vakit lazım benden söylemesi.






6 Ocak 2014 Pazartesi

Merhaba 2014, Love Dance Point ve Cheeky Club ta bir yılbaşı gecesi...




 merhaba öncelikle herkese, 
yıllardır sürekli yazan çizen ben, 2014 le birlikte artık bu süreci bi  bloga dönüştürmek gerektiğine karar verdim.   İleri ki zamanlarda ''sohbet muhabbet makara'' anlayışıyla kaleme aldığım hayata dair her alandaki eski yazılarımı da sizlerle paylaşıcam ama başlangıç için sıfır km bir yazı hazırladım, umarım beğenirsiniz.
___________________________________________________





yılbaşı gecesi muhteşemdi... 


ilk durağım bu aralar alternatifi mekanlar açılsada bence yeni yıla girmek için hala en ideal mekan olan Love Dance Pointti.





giriş seçenekli olarak 50TL ( 1 içki dahil) 75 TL ( 2 içki dahil ) olarak belirlenmiş,  istanbul ortalaması ve bu marjinal eğlence anlayışı düşünüldüğünde makul bi fiyatlandırma bence.

mekan fena kalabalıktı, ancak bu durumdan kimsenin şikayetçi olduğunu söyleyemem 

23:00 gibi girişler başlasa da gece 12'de klasik geri sayımla eğlenceye start verildi diyebilirim ve 01:00 gibi zirveye ulaştı. 

gogo boylar klasik yılbaşı kıyafetleriyle ama sıradışı danslarıyla mükemmel bir performans sergilediler, mekanın müzik seçimleri şahaneydi.



  


servis elemanlarına gelince, işlerini çok iyi yaptıklarını söylemeye gerek yok sanırım benim değinmek istediğim nokta,   kim tasarladı bilmiyorum ama kıyafetleri ayrıca takdire şayan, ben olsam galeride yer verirdim kendilerine, öyle ki herbiri dansçı gibiydi o gece.


                          


eğlence sabahın ilk saatlerine kadar hız kesmeden sürdü, herşey tek kelimeyle kusursuzdu, eleştirmeye meraklı ben bile eleştirecek bişey bulamadım o derece yani.

bu güzel gece için hepimiz adına teşekkür ediyorum kendilerine....



   





eğlence biter mi, bitmez tabiiki birde after partysi var bu işin, ikinci olarakta Cheeky Club tı adresimiz, 






normalde 30 TL olan giriş ücreti yılbaşı için revize edilmiş ve 60 TL ( 2 içki dahil ) olarak belirlenmiş, makul gibi sanki.

İstanbulun bütün mekanlarından çıkan yığınla insan oraya akın etmiş olmalı ki içeride adım atılacak yer yoktu. kalabalıktan yine şikayet eden olmasada, mekanın havalandırma sorunu herkesin dilindeydi.

müzikler ortalamaydı , yılbaşı konseptinden haberi olmadığını düşündüğüm bi kişi gogo boy olarak takdim edilmişti, performansı vasattı.






sanırım mekanın herkesçe tercih sebebi ortak: türkiye' deki tek dark room.

alkolün ve yeniyılın da verdiği coşkuyla eğlence günün ilk ışıklarına kadar devam etti, mekan ve işletmesiyle ilgili biçok eleştiri yapılabilir ama onlarıda artık başka sefere, 

neticede herkesin memnun kaldığı, ( memnun kalıyor ki tercih ettiği ) bi mekandı orasıda, eğlenceli ve güzel bi geceydi.

türkiyede'ki tek dark room ve after party adresi olan bu mekana da teşekkür ediyorum hepimiz adına.

sonuç olarak güzel bi geceydi, kendi adıma güzel bi başlangıç oldu 2014 e, 
umarım yeni yıl herkesin tüm dileklerinin gerçekleştiği, mutlu bir yıl olur.